31 Aralık 2012 Pazartesi

2012'de Okuduğum En İyi Kitaplar


Eh, böyle bir yazı yazmak farz olmuştu artık. 2012'yi geride bırakmamıza az zaman kaldı. Bu yıl benim için kitapların içinde yüzdüğüm bir yıl oldu. Okuduğum kitapların çoğunu özenle seçtim, bu sayede çok iyi kitaplar okudum. Sürprizler ve hayal kırıklıkları da oldu elbette.

Goodreads'e göre 100'den fazla kitap okumuşum 2012'de. Bunların arasından "en"leri seçmekte bir hayli zorlandım. Hâlâ da zorlanıyorum. Bakalım parmaklarım beni hangi kitapları seçmeye zorlayacak.

Aslında kategorilere göre ayırmayı planlamıştım ancak cidden zorlanıyorum seçim yapmakta. Bu yüzden karışık bir halde veriyorum listemi. Ayrıca kitapları 1. ya da sonuncu diye değil de rastgele sıraladığımı belirtmeliyim.

ÜKG Yılbaşı Çekilişi Sonucu



1 haftalık bir süre boyunca devam eden ÜKG Yılbaşı Çekilişi bugün sona erdi!

Ve kazanan...

a Rafflecopter giveaway

AYSU AKDAĞ!

Kendisini tebrik ediyorum. Umarım yeniyılda yeni kitabını keyifle okur. Aysu ile iletişime geçeceğim, eğer 2 gün içinde geri dönüş almazsam yeni bir çekiliş yapmak zorunda kalacağım.

Herkese bol kitaplı yıllar! Ve katılanlara teşekkür ederim; onlar da üzülmesinler ve 2013'te Kitap Hayvanının Günlüğü'nü takip etmeye devam etsinler.


27 Aralık 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: The Perks of Being a Wallflower - Stephen Chbosky


Ah Charlie, vah Charlie...

The Perks of Being a Wallflower'ı aslında çok önceden duymuştum. Birkaç yıldır pek çok okurun listesinin başköşesindeydi kitap. Bu sene filmi çıkınca daha bir göze batmaya başladı. Filmi izlemeden kitabını okumak her zaman daha cazip gelmiştir bana. Çoğu zaman hayal kırıklığına uğrasam da kafamda yarattığım sahnelerle yönetmenin yarattığı sahne arasındaki farklılıkları bulmak bile bana zevk verir. Hem kitabı deli gibi merak ettiğimden -eğer Tumblr hesabınız varsa John Green kitapları ile beraber en çok fotoğrafı çekilen kitaplardan biri olduğunu biliyorsunuzdur- hem de kadrosuna hayran kaldığım filmi izlemek istediğimden kitabı okumak niyetindeydim. Ancak genelde yaptığım gibi belirli bir zaman ayırmamıştım kitaba. Her şey spontane gelişti. Bir gecede kitabı edindim; sonraki gün ise sayfalarının arasında kaybolmuştum. Bir gün içinde bitirdim.

“And in that moment, I swear we were infinite.” 

Bu yazıyı yazarken kitabın beni ne kadar etkilediğini bir kere daha fark ediyorum. Çünkü kapak resmini indirirken duygulandım. Evet, çok sevmişim. Ama neden? Oralara geleceğim.

26 Aralık 2012 Çarşamba

Bir Alıntı

"İyi sabahlar!" dedi Bilbo ve bunda samimiydi. Güneş parlıyordu, çimenler ise yemyeşildi. Ama Gandalf ona şapkasının gölgeliğinden taşan gür kaşlarının altından baktı.
"Ne demek istiyorsun?" dedi. "Bana iyi sabahlar mı diliyorsun, yoksa sabahın ben istesem de istemesem de iyi olduğunu mu söylüyorsun, yoksa bu sabah kendini iyi hissettiğini veya bunun iyi olunacak bir sabah olduğunu mu kastediyorsun?"
"Hepsi birden," dedi Bilbo. "Üstelik dışarıda pipo içmek için de harika bir sabah. Yanında pipo varsa otur da onu benim tütünümle doldur! Acelemiz yok, önümüzde bütün bir gün var!" Bilbo bunun ardından kapısının yanındaki bir iskemleye oturdu, bacak bacak üstüne attı ve havada bozulmadan Tepe'nin üzerine doğru süzülen güzel bir duman halkası üfledi.
"Pek hoş!" dedi Gandalf. "Ama bu sabah duman halkaları üflemeye ayıracak zamanım yok. Düzenlediğim bir serüvene katılacak birini arıyorum ve birini bulmakta güçlük çekiyorum."
"Öyledir herhalde -bu civarda! Bizler sade, sessiz, sakin kimseleriz ve serüvenlerle işimiz olmaz. İğrenç, huzur bozucu, rahatsız şeylerdir onlar! Adamı yemeğe geç bırakırlar! Milletin onlarda ne bulduğunu anlamıyorum," dedi bizim Bay Baggins ve başparmağını pantolon askısına takarak daha da büyük bir duman halkası üfledi. Ardından o sabah aldığı mektupları çıkardı ve ihtiyar adama artık kulak asmıyormuş rolü yaparak okumaya başladı. Adamın pek kendisine göre olmadığına karar vermişti ve gitmesini istiyordu. Ama ihtiyar adam yerinden kıpırdamadı. Hobbite hiçbir şey söylemeksizin, asasına yaslanarak bekledi, ta ki Bilbo kendini epey rahatsız, hattâ biraz huysuz hissedene dek.
"İyi sabahlar!" dedi nihayet. "Burada serüven filan istemiyoruz, sağolasın! Şansını Tepe'nin ardında veya Nehir'in ötesinde deneyebilirsin." Bunu söylerken konuşmanın sona erdiğini kastetmişti.
"İyi sabahlar lafını ne çok şey için kullanıyorsun!" dedi Gandalf. "Şimdi de benden kurtulmak istediğini ve ben buradan gitmedikçe sabahın iyi olmayacağını kastediyorsun."

-J.R.R. Tolkien, Hobbit


24 Aralık 2012 Pazartesi

ÜKG Yılbaşı Çekilişi


ÜKG Blog Turları ekibi yeniyılınızı kutluyor! Ama öyle kuru kuruya değil.

Facebook sayfamızı takip ediyorsanız eğer, Yılbaşı için bir sürpriz hazırladığımızı duymuşsunuzdur. İşte Yılbaşı Blog Tur'umuzla karşınızdayız!

Bu Blog Tur'da, kitap yorumlamayacağız ya da herhangi bir inceleme yapmayacağız. Sadece çekiliş yapacağız. Her blog, farklı bir kitabı sizin için seçti; sizin yapmanız gereken tek şey ise Rafflecopter aracılığıyla gerçekleşecek çekilişe katılmak.

Çekilişe katılmak için Facebook yoluyla ya da e-mail adresinizi kullanarak önce giriş yapmanız gerekiyor. Daha sonra, eğer isterseniz, şartları yerine getirebilir böylece artı çekiliş hakkı kazanabilirsiniz. Tekrar etme gereği duyuyorum; şartlar zorunlu değil, yalnızca adınızın çekilişe bir kez daha eklenmesini sağlar!

Çekiliş 31 Aralık günü sona erecektir.

Ne olur ne olmaz diye adınızı yorum olarak bırakmayı sakın unutmayın. İyi şanslar!

Blogumdaki çekilişle kazanabileceğiniz kitap:


Burası Ludania, yaşam koşulları zor bir ülke. Toplum, katı sınıflara ayrılmış durumda ve her sınıf kendi dilini konuşmak zorunda.
En küçük bir sınır ihlali, örneğin üst sınıfa mensup birinin gözlerine bakmak bile, anında idam sebebi.
On yedi yaşındaki Charlaina, küçüklüğünden beri her sınıfın dilini anlama yeteneğine sahip; ve bu yeteneğini kendini bildi bileli herkesten saklıyor. Kendini özgür hissettiği tek yer, artık birer uyuşturucu pazarına dönmüş yeraltı klüpleri. Buralarda insanlar baskıcı kurallardan sıyrılıp kısa süreliğine de olsa rahat bir nefes alabiliyorlar.
İşte Charlaina da burada son derece çekici ve gizemli bir gençle tanışıyor, adı Max. Ve Max, daha önce Charlaina'nın hiç duymadığı bir dilde konuşuyor. Charlaina neredeyse sırrını açık etmek üzere.
Onu görer görmez çarpılsa da Max'in hangi tarafta olduğundan bir türlü emin olamıyor. Sık sık yinelenen acil durum tatbikatları birden gerçeğe dönüşüp de şiddet ve vahşet ülkede kol gezmeye başladığında Charlaina'nın yeteneğinin neye hizmet ettiği anlaşılıyor: Ülkesini zalim bir rejimden kurtarmak.
Zamansız ve mekansız bir üçlemenin ilk kitabı olan Yemin, sınıf gerçekliğini dil üzerinden sembolize ederek katı toplumsal ayrımlara dikkat çekiyor. Karanlık, soğuk ve katı rejimlerin toplumlar üzerindeki baskısını gösterişli ve sürükleyici bir macerayla betimliyor.

a Rafflecopter giveaway


Şansınızı artırıp, başka kitaplar da kazanabilmek için diğer ÜKG Blog Tur'u gezginlerinin çekilişlerine de katılın!

http://kitabisevda.blogspot.com/

21 Aralık 2012 Cuma

21 Aralık'ta Ne Okumalı?

Bildiğiniz gibi bugün 21 Aralık; yani Maya Takvimi'nin son günü. Pek çok kişi bugünün kıyamet günü olduğunu inanıyor. (Ne kadar bu saate kadar bir vukuat görememiş olsak da.) Kıyamet geyiklerine daha fazla girmeyeceğim, yalnızca eğlenceli olduğunu söylemek istiyorum. Hele ki benim gibi distopya düşkünü bir insansanız, bugünün o gün olduğuna inanmasanız bile kafanızda hayatta kalma senaryoları oluşturmanız gizli bir haz veriyor.

Ben de 21 Aralık'a, bugüne en uygun kitaplara özel  bir yazı hazırlamaya karar verdim. Liste distopik ve post-apokaliptik kitapları kapsıyor. İşte bugüne en çok yakışacak kitaplar:

18 Aralık 2012 Salı

Kitap Fragmanı: The Indigo Spell


Richelle Mead'in dünyaca ünlü Bloodlines/Kanbağı serisinin 3. kitabı The Indigo Spell'in ilk teaser trailerı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Fragmandan anlaşıldığı kadarıyla hem aksiyonu bol hem de romantik bir kitap bizi beklemekte.

Fragmanda, daha önceki çalışmalardaki gibi Adrian'ı Nic Wheeler, Sydney'i ise Daisy Masterman canlandırıyor. İkiliye gözüm ısındıkça fragmanlar ve fotoğraflar çok daha hoş gelmeye başladı açıkçası. Gerçi hiç kimse hayalimdeki Adrian'ın yerini tutamaz ama...

The Indigo Spell'in "A Love That Terrifies You" başlıklı ilk teaserı aşağıda Kanbağı hayranlarının izlemesini bekliyor. Kitap, yurtdışında 12 Şubat'ta satışa sunulacak.

Kanbağı yorumumu okumak için buraya,
Altın Zambak yorumum için ise şuraya tıklayabilirsiniz.

16 Aralık 2012 Pazar

4. ÜKG Blog Turu #3: Hayalet Tehlikesi - Jim Butcher



Dresden Dosyaları'nı incelediğimiz 4. ÜKG Blog Turu'ndan herkese merhaba!

Bu turun üçüncü ve son kısmında serinin 3. kitabı Hayalet Tehlikesi konuğumuz olacak. Ancak bu kez bendenizden farklı bir yazı; "10 Maddeyle Harry Dresden"i okuma imkânı bulacaksınız.

Ama önce 4. Blog Tur'un ilk partını kaçıranlar buraya, ikinci partı okumak isteyenler ise şuraya tıklasınlar.

14 Aralık 2012 Cuma

Kitap Yorumu: Opal - Jennifer L. Armentrout


Opal, Obsidiyen/Obsidian'la başlayıp, Onyx'le devam eden Lux serisinin 3. kitabı.

Bu yoruma nasıl başlamalı bilemiyorum. 2 gün boyunca derse gittiğim zamanlar dışında sürekli okudum. Ki bunu genellikle 8'den sonra, 5 saatten biraz fazla uykuyla, gözlerim ağrıya ağrıya yaptım. Peki, değer miydi? Kesinlikle! 

Aslında son birkaç bölüme kadar kitaba 4 puan vermeye kararlıydım. Neden mi? Her şey çok seyrinde ilerliyordu. Şaşırtıcı birkaç olay dışında şaşırtıcı unsur azdı. Ama o son sayfalar... Hele ki son bölüm... Sanırım kitabı kapattığımda ağzım açıktı. Ne yaptın sen Jen, yahu?! 

Belirtme ihtiyacı hissediyorum: Spoiler delisi olmayanlar -yani ilk iki kitap hakkında spoiler almak istemeyenler- yazının devamını okumasa daha iyi olur.

9 Aralık 2012 Pazar

4. ÜKG Blog Turu #2: Kurtadamlar - Jim Butcher


Yeniden merhabalar!

ÜKG ekibi olarak 4. Blog Tur'umuzun diğerlerinden farklı olarak 3 part halinde olacağını daha önce belirtmiştim. Bugün 2. partta Dresden Dosyaları'nın 2. kitabı Kurtadamlar'a yer vereceğiz.

Jim Butcher'ın kaleminden Harry Dresden'le yeniden görüşmek istiyorsanız önce randevu almanız, sonra Harry'nin şanssızlığa kurban gitmemesi için dua etmeniz, ardından da bizi okumanız yeterli.

4. Blog Tur'un ilk partındaki Fırtına Büyücüsü incelememi okumak için tık.

8 Aralık 2012 Cumartesi

Pinuccia'nın 11.111. Görüntülenme Sayısı Şerefine...

Merhaba,

Çoğu zaman büyük umutlarda katıldığım çekilişleri kazanamayınca kendi kendime şanssız olduğumu düşünür, hayıflanır dururum. Ama bu hafta çok hoş bir sürprizle karşılaştım. Sevgili Pinuccia 11.111. görüntülenme sayısı şerefine bir çekiliş düzenlemiş ve herhangi bir katılma koşulu dahi koymadan, takipçileri arasından bir çekiliş yapmış. Çekiliş sonucunda da kazanan ben olmuşum!

Açıkçası bu hafta içinde aldığım en güzel haberlerden biriydi. Kargom, Perşembe günü kapıma gelmiş olmasına rağmen ben ancak dün, yani Cuma gibi, şubeden alabildim. İçini açtığıma suratımın aldığı ifadeyi tahmin edersiniz.

İşte Pinuccia'nın bana yolladığı kitaplar:


  • Benim Hüzünlü Orospularım - Gabriel Garcia Marquez
  • Kozmik Tayyare - Bülent Özden
  • Ayın Çağırdıkları - Patricia Briggs

Hepsini tek tek elime alıp inceledim ve okumak için sabırsızlanıyorum!

Bu harika jesti için Pinuccia'ya kocaman teşekkürlerimi gönderiyor ve nice 111.111 hattâ 1.111.111. görüntülenmelere diyorum!

Pinuccia'nın Kitapları'na ulaşmak için tık.

6 Aralık 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: Karanlık Sular - Fiona Paul


Tamam, itiraf ediyorum; ilk başta bu kitabı fantastik sanmıştım. Bu yüzden kitabın son 100 sayfasına kadar oradan buradan bir hayalet çıksın ya da biri paranormal bir şey yapsın diye bekledim. (Hep senin yüzünden Goodreads!) Neyse ki bu beklentim kitabı gölgelemeye yetmedi. Karanlık Sular, son sayfasına kadar kendini okutmayı başarabildi.

Karanlık Sular, Rönesans döneminde, dünyanın en çekici şehirlerinden Venedik'te geçiyor. Baş karakterimiz Cassandra Caravello iyi bir soydan geliyor. Anne ve babası vefat etmiş, bu yüzden teyzesi Agnese ile beraber eski malikânelerinde yaşıyor. Kitabın başında Cass, en yakın arkadaşlarından Liviana'nın cenazesinde çıkıyor karşımıza. Cenazede hem anne ve babasının ölümünü hatırlayan hem de Liviana için üzülen Cass, biraz olsun rahatlamak için dışarı çıkıyor. Ve herhalde o dönemde yaşayan her kadının rüyalarını süsleyen ressam gençlerden birkaçıyla karşı karşıya geliyor. Ressamlardan bir tanesi -kahverengi saçlı, mavi gözlü, çarpık gülüşlü olanı- Cass'e çarparak kızı yere deviriyor.

Cass'in hayatı asıl cenazenin olduğu günün gecesinde değişmeye başlıyor. Agnese teyzesinin evinde odasına çekilmişken, yakındaki mezarlıktan gelen tuhaf sesler yüzünden huzursuz oluyor. Liviana'nın de gömüldüğü mezarlık orası; bu yüzden Cass içgüdülerine uyup mezarlığa gidiyor. İlk önce arkadaşının mezarında göğsünde kanlı bir X işareti olan başka bir kadının yattığını görüyor. Ardından da cenazeden sonra çarpıştığı ressam çocukla karşılaşıyor. Yani Falco'yla.

2 Aralık 2012 Pazar

4. ÜKG Blog Turu #1: Fırtına Büyücüsü - Jim Butcher


ÜKG Blog Turları muhteşem kitaplar eşliğinde güç kazanarak devam ediyor. 

4. Blog Tur'da Jim Butcher'ın Dresden Dosyaları serisini inceleyeceğiz. Serinin şimdiye kadar Türkçe olarak yayınlanmış 3 kitabını da 3 hafta içinde incelemeyi planlıyoruz. Yani ÜKG Blog Turları Part 1'de Fırtına Büyücüsü'nü, Part 2'de Kurtadamlar'ı, Part 3'te ise Hayalet Tehlikesi'ni didik didik edeceğiz. 

Desteklerinden dolayı İthaki Yayınları'na teşekkür ediyor ve sizi Fırtına Büyücüsü'nü kurcalamaya davet ediyorum!


28 Kasım 2012 Çarşamba

Kitap Yorumu: Destroy Me - Tahereh Mafi


Bana Dokunma/Shatter Me'yı okuyanlar, kitabın kötü çocuğu Warner'ı hatırlayacaklardır. İşte Destroy Me Warner'ın kitabı. Aynı zamanda serinin bir buçuğuncu kitabı.

Benim kötü çocuk sevdamı artık bilmeyen yoktur herhalde. Onlarda beni etkileyen bir şeyler var. Her seferinde kötü tarafı seçmemi sağlayan bir şey. Warner da Bana Dokunma'yı okuduğumdan beri kitabın diğer erkek karakteri Adam'ı anında geride bırakarak kalbimde tahta sahip olmuştu. Destroy Me'nin Warner'ın bakış açısıyla anlatıldığını duyunca çılgınca sevinmem de işte bu yüzdendi.

Bana Dokunma'yı okuyan herkes benim kadar Warner'ı sevmemiştir, biliyorum. Ancak kararınızı bir de Destroy Me'den sonra verin. Çünkü bu novellada Warner'ın kafasının içine giriyor, onun hiç bilmediğimiz yönlerini keşfediyoruz.

27 Kasım 2012 Salı

Kitap Yorumu: Knight - Kristen Ashley


Dikkat!

Bu kitap bildiğiniz kitaplara benzemez! Bol miktarda küfür, aşırı derecede sahiplenici bir alpha male içerir. 

Uyarımı şimdiden yapıyorum ki, merak edip de okuyanlar "Aaa, bu neymiş böyle yahu? Ne okumuş bu kız?!" demesin. Çünkü bu kitabı herkes sevemez. Sevmeniz için alpha male dediğimiz, sahiplenici, otoriter, dediğini yaptıran erkek karakterlerden hoşlanmanız gerek. Eğer bu kritere uyuyor, "argo ve küfür beni hiç rahatsız etmez canım" diyorsanız o halde okumayı göze alabilirsiniz.

Dediğim gibi, Knight oldukça farklı bir kitap. Bundan önce, aynı etiketlerle anılan Bared to You'yu okumuştum ve açıkçası Gideon'u bu kadar sevmemiştim. Knight'ta bir şey var... Pek çok yönüyle aykırı olsa ve şöyle bir düşününce "yuh artık, yok canım!" dedirtecek şeyler yapıp söylese de adam kendini sevdiriyor. Sanırım mesele 'hissetmek.' 

24 Kasım 2012 Cumartesi

31. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı Hatırası

Bir Kitap Hayvanı'nın özünü bulduğu yer neresidir? Elbette kitap fuarı! Ben de, özüme dönmek için gerekeni yaptım ve bugün soluğu fuarda aldım.

Bu sene açık söylemek gerekirse fuarı fazla yağmalayamadım. Neden diye soracak olursanız; eh, kitaplar beklediğim kadar ucuz değildi. Mesela; Pegasus ve Artemis'den de alacağım kitaplar vardı; ancak onları Cağaloğlu'ndan daha uygun fiyata satın alabileceğimi düşünerek bu yayınevlerini es geçtim. Ama yine de eve eli boş dönmeden olmazdı.


İşte günün ganimetleri! (Üsttekilere aldanmayın, altta yan yana duranlar.)

Martı Yayınları standından, Kitap Hırsızı adlı kitabını zevkle okuduğum Markus Zusak'ın Hiç Kimse Sıradan Değildir'ini aldım. Martı'da ciltliler hariç kitaplar 10 TL idi. Yani pek bir uygun.

Arunas Yayınları'ndan Mahşerin Dört Atlısı serisinin ilk kitabı Ares'i aldım ki, kitapların çoğu 5 TL'ydi. Alamadan duramadım kitap aklımda olmamasına rağmen.

Ve tabii, hazır görmüşken Buz ve Ateşin Şarkısı'nın dördüncü kitabı Kargaların Ziyafeti'ni almazsam olmazdı! Onları Epsilon standından %20 indirimle aldım.

Son olarak ise DEX'den Başlat: Ready Player One'ı da dahil ettim kitaplığıma. Çoook merak ettiğim bu kitap tamı tamına 9 TL'ydi.


Sonuç alarak, çok fazla kitap almamış olsam da son derece güzel zaman geçirdim. Yayınevleriyle ve binlerce Kitap Hayvanı'yla iç içe olmak keyif vericiydi. Eve elim kolum dolu, yorgun fakat bol bol eğlenmiş halde döndüm.

Ayrıca, ÜKG Blog Turu gezginleriyle buluştuk ve gelecekteki blog turları için hazırlığımızı yaptık. Sürprizlerimize şimdiden hazırlanın!

Bir sonraki TÜYAP Kitap Fuarı'nda görüşmek üzere!

19 Kasım 2012 Pazartesi

Kitap Yorumu: Tempting the Player - J. Lynn


Maddie ve Chase'den sonra, Bridget ve Chad'in hikâyesiyle Gamble Brothers serisi devam ediyor.

Chad Gamble, Gamble kardeşlerin en büyüğü ve beysbol oyuncusu. Aynı zamanda ağız sulandıracak kadar yakışıklı ve kötü çocuk imajıyla meşhur. Sorun da burada zaten. Chad'in çok sevdiği şehrinden ayrılmaması için Nationals'da (beysbol takımı) kalması, Nationals'da kalması için de tavırlarını düzeltmesi gerek. Yoksa şehirden de, hayattaki tek dayanakları erkek kardeşlerinden ve Daniels ailesinden de ayrı kalmak zorunda kalacak. Chad, Nationals'da kalmak istiyor istemesine. Sırf bunun için takım ona bir danışman gönderiyor. Miss Gore. O bir efsane! O bir iş bitirici! Bayıldım kadına. Her eve lazım böyle danışman. Neyse. Miss Gore'e olaya el atıyor ancak yine her şey Chad'a bağlı elbette. Uslu durması gerek. İmajını düzeltmek için bir süre kadınlardan ve nahoş yerlerden uzak durması gerek. Ama o ne yapıyor? Şehrin en "ünlü" barlarından birine gidiyor.

Gelelim Bridget'e. Kızımız, ilk kitabın ana kadın karakteri Madison'un asistanlığını yapıyor. Gamble kardeşlerden son derece haberdar yani. Nasıl olmasın ki? Chase her daim Maddie'nin dibinde zaten. Ve aşk meselelerinde talihsiz Bridget, bir gece kız arkadaşıyla bir bara gidiyor. Tahmin edin orada kimle karşılaşıyor? Evvet, doğru bildiniz! Chad'le. Chad, görür görmez Bridget'a göz koyuyor tabii. Bu kızıl afeti elde etmek için anında çalışmalara başlıyor.

9 Kasım 2012 Cuma

'Sıcak Bedenler (Warm Bodies)' Film Fragmanı Yayında!



Bu yazıyı yazarken içimde mutlu sincaplar dans ediyor. Çünkü az önce en sevdiğim kitaplardan birinin, bende ayrı yeri olan kitaplarımdan birinin, müthiş bir film olacağının sinyallerini veren fragmanını izledim!

Sıcak Bedenler (Warm Bodies), Isaac Marion'un zombileri farklı bir bakış açısıyla ele alan eseri. Film olacağını blogumda daha önce duyurmuş, hattâ filmden ilk kareleri yayınlamıştım. Bu kez ise fragman haberiyle geldim.

Filmin başrollerini Nicholas Hoult ve Teresa Palmer paylaşıyor. Açıkça söylemek gerekirse, en sevdiğim zombi R'nin beyaz perdedeki hâli hayallerimdekine yakın olacak gibi görünüyor. O sevimliliği Nicholas iyi yansıtmış, eğer film de fragman kadar iyiyse. Ve Teresa'yı da Julie rolü içinde çok beğendim.

Anlayacağınız eğlenceli, duygusal bir film bizi bekliyor! Daha doğrusu biz onu bekliyoruz. Sıcak Bedenler (Warm Bodies) 5 Nisan'da vizyonda!

Sıcak Bedenler kitap yorumum için tık!

Ve işte fragman:

5 Kasım 2012 Pazartesi

Günün Görseli: Jace Dediğin Böyle Olur

"Günün Görseli" köşesinde genelde beğendiğim kitaplıkları ve kitap temalı fotoğrafları paylaşıyordum. Bu kez bir değişiklik yapayım dedim.

Ölümcül Oyuncaklar / The Mortal Instruments serisini okuyan ya da bilen herkes Jace Wayland'ı da bilir. Pek yakında ilk kitabı Kemikler Şehri'nin filmi de gelecek. Kitabın ana karakterlerinden Jace, benim de favori erkek karakterlerimden biridir. Gerek ukalalığı, kendini beğenmişliği, gerek yerinde romantizmiyle her daim gönlümde taht kurmayı becermiştir. Bu fan yapımı çizimi görür görmez hayal ettiğim Jace'i resmettiklerini düşündüm.

Jamie Campbell Bower geyiklerine girmeden, sadece altını çiziyorum: Jace dediğin böyle olur.


Oh My Jace by rararachelmarie

4 Kasım 2012 Pazar

3. Blog Tur: Bazı Kızlar Isırır - Chloe Neill



Blog Turları hız kesmeden devam ediyor! Şimdi de sıra 3.de.

3. Blog Tur'umuzun kitabı Optimum Kitap'tan çıkan Bazı Kızlar Isırır.

Katkılarından dolayı Optimum Kitap'a teşekkür ederiz.

1. Blog Tur'a bakmak için buraya, 2. Blog Tur için ise şuraya tıklayın.

30 Ekim 2012 Salı

Yeni Kapak Alarm(lar)ı!

Kış yaklaşırken serilerin devam kitapları ve yeni kitaplar da gün geçtikçe daha hızlı yayınlanmaya başlıyor. İşte son birkaç haftada kapak görselleri paylaşılan, genel olarak YA kategorisindeki kitaplardan bazıları:




27 Ekim 2012 Cumartesi

Kitap Yorumu: The Golden Dynasty - Kristen Ashley



Bu kitap fevkaladenin fevkinde, efendim.

The Golden Dynasty'i çok sevgili Romancekolik şiddetle öneriyordu uzun zamandır, en sonunda küçük bir etkinliğimsi çerçevesinde birkaç arkadaşla beraber okuma kararı aldık. Aslında iyi ki öyle yaptık; çünkü ben hem kitap okuma etkinliklerine ve başkalarının benimle aynı kitabı okurken ki duygularını bilmeye bayılıyorum, hem de böylece tatil zamanına denk geldi ki eğer vaktimin bu kadar bol olmadığı bir zamanda okusam devamını getirmek için çıldırırdım.

Evet, kitap o kadar iyiydi. Sürükleyici, etkileyici, ici ici vs. vs. Şöyle ki; okuyan pek çok kişi ana karakterlerimizi Game of Thrones'un Daenerys Targaryen ve Khal Drogo'sunu benzetmiş, ben de onlara kesinlikle katılıyorum. Dizinin de serinin de sıkı bir hayranı olarak bu benzetmeyi yerinde ve pozitif buldum. Pozitif, çünkü Dany ve Drogo'nun hikâyesini devam ediyormuş gibi düşünmek, üstelik çok daha gönlüme uygun bir sonla noktalandığını görmek feci halde içimi rahatlattı. Bu yüzden kitap boyunca bol bol sırıttım sanırım.


25 Ekim 2012 Perşembe

Altın Zambak ve Fanların Seçtiği Sahne

Eğer Bloodlines (Kanbağı) serisinin resmi Facebook sayfasının takipçisiyseniz uzun zamandır konuşulan bu etkinlikten haberdarsınızdır. Ben yine de söyleyeyim: Daha önce Altın Zambak (The Golden Lily)'ın fragmanında oynayan ve Sydney ile Adrian'ı canlandıran oyuncularla tanışmıştık. Aynı oyuncuların fanların seçeceği bir sahneyi canlandıracağı haberi geldi sonra. Binlerce hayranın oylamasıyla sahne Altın Zambak'ın sonundaki öpüşme sahnesi olarak belirlendi. Bugün itibariyle de video, sayfada yayınlanıp Kanbağı hayranlarının beğenisine sunuldu.

Kocaman harflerle belirteyim ki bu video SPOİLER İÇERİYOR! Altın Zambak'ı henüz okumadıysanız, bırakın kalsın.

Ayrıca belirtmeden geçmeyeyim; ne kadar tam anlamıyla hayalimdekine uymasa da oyuncuları ve sahneyi beğendim. Adrian'ı oynayan Nic Wheeler ve Sydney'i oynayan Daisy Masterman güzel bir iş çıkarmışlar. İzlerken benim gibi "Adriiiiannn!" çığlıkları atmaya hazır olun!

İşte fanların seçtiği öpüşme sahnesinin Nic ve Daisy'le hayat bulmuş hali:


Kitap Yorumu: Bared to You - Sylvia Day


Ben böyle küsmeli barışmalı kitap görmedim arkadaş! Kitabın yarısından çoğu, Gideon'la Eva'nın bir sebepten kavga edip, sonra tekrar barışmasıyla geçti. Bir süre sonra alıştım artık, "hah, tamam şimdi kavga ederler" dedim, o anda kavga ettiler. Barışmaları desen ayrı mevzu. Fifty Shades'deki barışmaya çok çabuk dediydim, o zaman bunlarınki neydi? Aradan iki saat geçmeden sevişiyorlar ve ardından hemencecik barışıyorlar! Hayır, ayrılacaksanız ayrılın bizi de süründürmeyin burada, değil mi? Yordu bu kitap beni yordu.

Uyuz olduğum konulardan biri de Gideon'un ser verip sır vermemesiydi. Heh, tamam, anladık "gizemli karanlık" herifsin. Yakışıklısın, zenginsin ama hiç âşık olmadın. Geçmişinden dolayı sorunlusun, burası da tamam. İyi de arkadaş, kız sana her bir şeyini anlatırken, üstelik anlatmadığı şeyleri de stalker gibi sen kendi başına öğrenirken, ondan bir tanecik bilgiyi saklaman adil mi? İnsan az da olsa çıtlatır yahu! Kitap bitene kadar söylemedi hiçbir şey, Eva da her seferinde bahaneleri yedi oturdu. Adamın tavırlarında tutarlılık göremedim ben. Mesela; kıskanç Eva yine feci halde krize giriyor, sahneyi terk ediyor (her kavgada ortamı terk edip kaçıyor zaten. ona da ayrı sinir oldum); sonra Gideon bunu takip ediyor önce bir işi pişiriyorlar. Bu sırada bizim kız yumuşuyor bayağı tabii. Sorguya çekme zamanı geldiğinde Gideon olayı "Beni bırakmanı istemiyorum"lara getirip hallediveriyor meseleyi. Yok yok, kızda da sorun var. 

23 Ekim 2012 Salı

Yeni Kapak Alarmı!: Gameboard of the Gods

Dünyaca ünlü Vampir Akademisi ve Kanbağı serilerinin sevilen yazarı Richelle Mead, yepyeni bir hikâyeyle karşımıza geliyor!

Mead, bu kez vampirlerden vazgeçerek son zamanların favori furyası "distopya" türüne adım atmış gibi görünüyor. Hem de bunu mitolojiyle harmanlayarak.

Henüz kaç kitaptan oluşacağı belli olmayan, son derece ilgi çekici serinin adı Age of X. Çok yakın bir zamanda kapağı yayınlanan ilk kitabı ise Gameboard of the Gods. Eğer Richelle'nin yeni kitabını merak ediyorsanız orijinal dilinde okumak için 4 Haziran'a kadar beklemeniz gerekecek.

Ve işte kapak görseli:


18 Ekim 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: Altın Pusula / Kuzey Işıkları - Philip Pullman


Öncelikle söyleyeyim ki; ben de bu serinin adını Altın Pusula diye biliyordum. Pek çok kişinin bildiğini sandığı gibi. Ama neymiş; öyle değilmiş efendim. Serinin adı "Karanlık Cevher Dizisi"ymiş. Ancak ilk kitabın adı Kuzey Işıkları imiş. Yalnızca Kuzey Amerika'da Altın Pusula adıyla basıldı ve filme bu isimle çekildi diye Altın Pusula sanıyoruz seriyi toptan. En azından ben öyle sanıyordum. Sizi töhmet altında bırakmayayım şimdi. Film dedim de; Altın Pusula'nın filmleştirilmiş versiyonunu yıllar önce izlemiştim fakat okurken fark ettim ki, bir gram bile hatırlamıyormuşum. Hatırladıklarım, sarışın küçük bir kız, zırh giymiş bir kutup ayısı ve (elbette) bir altın pusuladan ibaretti. Kitabı okurken bu yüzden hiç bilmediğim bir seriyi okuyormuşum gibi bir his uyandırdı bende, ve bu hoşuma gitti.

Şimdi, yorumda Altın Pusula'yı mı yoksa Kuzey Işıkları'nı mı kullansam karar veremiyorum. Sanırım Kuzey Işıkları'nı kullanacağım; çünkü bu ismi kitaba daha bir uygun buldum. Peki, başlıyorum o zaman: Bir fantastik tutkunu olarak yeni çıkan ve son dönemlerde yazılan bu türdeki kitapların yanında, bilinen ve belli bir prestij kazanmış kitapları da okumaya çalışıyorum. İşe, Hobbit ve Tehlikeli Diyardan Öyküler'le başladım, sonra Neil Gaiman'ı keşfettim. Şimdi ise yoluma Karanlık Cevher Dizisi'yle devam ediyorum. Ve kimilerinin "çocuk kitabı" olarak nitelendirdiği (ki bence bu çok yanlış bir tabir) bu türü ne kadar sevdiğimi okudukça fark etme imkânı buluyorum. Kuzey Işıkları da bu tür kitaplardan biri. Aslında yetişkinleri hedef alarak yazmış Philip Pullman seriyi. Fakat çocuklar tarafından da çokça benimsenmiş. Yine de o hedefin kokusunu alıyorsunuz kitap boyunca. Bence çok küçük çocuklara okutulurken dikkatli seçilmeli bu yüzden.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Yeni Kapak Alarmı!: Apollyon

Son dönemin yıldızı parlayan yazarlarından Jennifer L. Armentrout'un yazdığı ve Türkçeye iki kitabı çevrilen Melez Sözleşmeleri serisinin dördüncü kitabı Apollyon'un kapağı geçenlerde serinin takipçilerinin beğenisine sunuldu.Kapak yine kendine hayran bırakacak cinsten! Serinin üçüncü kitabı Deity, Kasım ayının 6'sında yurtdışında, umuyorum ki bundan birazcık sonra da Türkiye'de satışa çıkacak.

Apollyon'un ise 9 Nisan'da orijinal dilinde yayınlanması bekleniyor.


Melez Sözleşmeleri serisi: 
(İlk iki kitabın yorumlarına yazıların üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

Melez (Melez Sözleşmeleri #1)
Safkan (Melez Sözleşmeleri #2)
Deity (Melez Sözleşmeleri #3)
Apollyon (Melez Sözleşmeleri #4)
Sentinel (Melez Sözleşmeleri #5)

Novellalar:
Daimon (Melez Sözleşmeleri #0,5)
Elixir (Melez Sözleşmeleri #3,5)

12 Ekim 2012 Cuma

Kitap Yorumu: The Raven Boys - Maggie Stiefvater


The Raven Boys, uzun zamandır tercih ettiğim "ince eleyip sık dokuyarak kitap seçme" metodumdan kendimi soyutladığım ilk kitap oldu. Evet, bunda Maggie Stiefvater'ın (artık milyonuncu kez söylüyorum) çok sevdiğim bir yazar olmasının etkisi büyük. Demem o ki; kitabı çıkacağı duyurulduğu andan beri takip ediyor ve bekliyordum. 18 Eylül tarihinde ABD'de satışa sunuldu. Ancak ben bundan yaklaşık bir-iki hafta sonra okuma imkanı buldum. Ve arka kapağını dahi okumamıştım henüz. Sadece adını, kuzgunlar ve paranormal ögeler içerdiğini ve içinde büyü barındırdığını biliyordum. Fakat The Raven Boys, bu birkaç kelimeden çok daha fazlasıydı. Ve itiraf etmeliyim ki çok şaşırttı beni. Kurgu anlamında söylemiyorum bunu; hayalimde yeni bir Maggie kitabı kurmuştum. İçinde yine saf aşk, arkadaşlık, gizem olacaktı. Belki biraz farklı olacaktı diğer kitaplarından ama bu kadar farklı bir şey beklemiyordum kesinlikle.

Bunları olumsuz anlamda söylediğimi sanmayın sakın. Kitap genel anlamda iyiydi, hoşlandığım yönleri vardı. Söylediğim gibi şaşırtıcı olmasının nedeni ise daha önce dört kitabını okuduğum Maggie Stiefvater'ın tarzını farklı görmüş olmamdı. The Raven Boys'da, özellikle ilk başlarda, başka bir yazarın kitabını okuyormuşum gibi hissettim. Bunda daha önceki kitaplarında kullandığı kahraman bakış açısını bırakıp, üçüncü şahıs bakış açısına geçiş yapmış olmasının etkisi olmalı. Kitabın başlarında bu değişiklik tökezlememi sağladı hakikaten. Ancak ilerledikçe alıştım ve Maggie'nin etkilerini azar azar hissetmeye başladım. Artık kitabın ona ait olduğuna inanmaya başladım.

11 Ekim 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: Yüz Bin Krallık - N.K. Jemisin


Uzun süredir ara verdiğim epik fantezi türüne müthiş bir dönüş yapmamı sağladı Yüz Bin Krallık. Kitap çoktan favorilerim arasında yerini aldı bile. Ve etkisini üzerimde bırakan kitaplar listesine de girdi tabii.

N.K. Jemisin yepyeni bir dünya yaratmış. Kahramanımız Yeine Darr'ın yaşadığı bu dünyanın adı Yüz Bin Krallık. Pek çok ülkeye bölünmüş bu dünyanın bir zamanlar üç adet tanrısı var imiş. Aydınlığın Tanrısı İtempas, Karanlık Tanrı Nahadoth ve Alacakaranlık Tanrısı Enefa. Ancak bu üç kardeşten ikisi İtempas'tan farklı bir yol izlemeyi tercih etmiş. Böylece Tanrılar Savaşı başlamış. Tanrılar Savaşı'nda galip gelen İtempas olmuş. Nahadoth ve onun yarattığı diğer Tanrılar, Aydınlık Tanrısı tarafından esir alınırken, Enefa öldürülmüş.

Yeine, Yüz Bin Krallık'ın küçük ve barbar kabilelerinden biri olan Darr'ın reisi. Ancak o aslında tam bir Darr'lı değil. Damarlarında Arameri kanı taşıyor. Arameriler İtempas'ın yarattığı düzende dünyayı yöneten soy oluyor. Yani bu ırktan gelenler Yüz Bin Krallık'ı yöneten hanedanı oluşturuyor.

30 Eylül 2012 Pazar

2. Blog Tur: Güneşin Kızları - Corban Addison



Merhabalar!

Türkiye'nin ilk Blog Tur'unu yapan ekip olarak, yenilendik, canlandık, vizyonumuzu genişlettik ve işte ikinci turumuzla karşınızdayız!

2. Blog Tur için seçtiğimiz kitap Corban Addison'un yürek parçalayıcı romanı Güneşin Kızları. Kitabın yorumunu ve yazar Corban Addison'un kitabı yazışının ardındaki hikâyeyi okumak için yazıya devam edin.

Desteklerinden dolayı Feniks Kitap'a teşekkür ederiz!

1. Blog Tur'a göz atmak isterseniz buraya tıklayın.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Kitap Yorumu: Başlayanlar - Lissa Price


Distopyaları seviyorum!

Başlayanlar, iki kitaptan oluşacak bir serinin ilk kitabı. Roman, genç yetişkin, distopya türünde sevdiklerim arasında hemen yerini alıverdi.

Başlayanlar'da Biyolojik Savaş sonrası düzelmeye çalışan, yıkık bir dünya mevcut. Bu savaşın getirdiği bir hastalık yüzünden yeryüzündeki tüm orta yaşlılar hayatlarını kaybetmişler. Geriye sadece gençler, yani Başlayanlar, ve yaşlılar, yani Sonlayanlar, kalmış. Sonlayanlar, gelişen teknoloji sayesinde yüz yaşının üstüne çıkabiliyorlar. Üstelik tüm zenginlik kaynakları onlara hizmet ediyor. Lüks evlerde oturuyor, en yeni model arabalara biniyor, günlerini gün ediyor. Başlayanların tamamına yakını ise onların tam tersi bir hayat sürdürüyor. Zengin büyük anne veya babaları olmayan gençler, kaçak hayatı yaşayıp deyim yerindeyse "sokaklarda sürünüyorlar." Yani durumları içler acısı.

İşte Callie de bu Başlayanlar'dan biri. Yedi yaşındaki erkek kardeşi Tyler ve arkadaşları, Callie'nin yaşındaki Michael ile beraber terk edilmiş binalardan birinde yaşıyor. Çok az yemek yiyorlar, o da artıklardan ne bulurlarsa. Sürekli pislik içindeler. En kötüsü ise her an yetkililerin yaşadıkları yeri basıp onları içeri tıkma tehlikesi var. Ve Tyler hasta, Callie her geçen gün geriye kalan tek yakının çöküşünü izlemek zorunda. Kardeşini iyileştirecek parayı bulmasının tek bir yolu var: Beden bankasına gitmek.

24 Eylül 2012 Pazartesi

Kitap Fragmanı: Alice in Zombieland

Lords of the Underworld/Karanlığın Efendileri serisiyle çok sevilen Gena Showalter'ın farklı bir türe yönelip genç yetişkin dalında yazdığı yeni kitabı Alice in Zombieland çıktı!

Alice in Zombieland, adından da anlaşılacağı gibi Alice in Wonderland/Alice Harikalar Diyarında'nın distopyaya dönüştürülmüş bir uyarlaması.

"Her bir yürüyen cesedi mezarlarına gönderene kadar rahata eremeyecekti. Sonsuza kadar."

Bildiğimiz tatlı Alice'in zombilerle dolu bir dünyada hayatta kalma mücadelesini okumaya var mısınız?

İşte Alice in Zombieland için hazırlanmış kitap fragmanı:


23 Eylül 2012 Pazar

Kitap Yorumu: On Dublin Street - Samantha Young


Ahh, böyle güzel kitaplar okuyunca çok mutlu oluyorum! Ayrıca kitabın kapağına her bakışımda bitiyorum. Çok sevdiğim dijital artistlerden Phatpuppy'nin eseri.

Önce yazarı bir tanıyalım: Samantha Young, ülkemizde yeni rafları dolduran Kan Günlükleri serisinin (ilk kitabı Kutsanmış Kan) ve The Tale of Lunarmorte, Fire Spirits gibi ünlü fantastik young adult (genç yetişkin) serilerinin yazarı. On Dublin Street, Samantha Young'un ilk fantastik olmayan ve yetişkinlere yönelik romanı. Kendisi İskoç asıllı ve kitabın da geçtiği Edinburgh'da yaşamış. Yani benim de ilk başta adındaki Dublin'den dolayı zannettiğim gibi, kitap İrlanda'da geçmiyor. Dublin Street, kahramanlarımızın yaşadığı İskoçya'nın Edinburgh şehrindeki bir sokak.

On Dublin Street, Jocelyn Butler'ın bakış açısıyla anlatılıyor. Jocelyn - daha çok tercih ettiği adıyla Joss - geçmişi yüzünden kendini insanlardan uzak tutmaya kararlı genç bir kadın. On dört yaşındayken ailesini trafik kazasında kaybetmiş. Bu yüzden hâlâ onları düşündüğü zaman fenalaşıyor, hattâ nöbet geçiriyor. Anlayacağınız, pek çok romans kitabında olanın tersine, On Dublin Street'te erkek değil kadın karakter sorunlu.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Kitap Yorumu: Tempting the Best Man - J. Lynn


J. Lynn, Jennifer L. Armentrout'un yetişkin kitaplarında kullandığı takma isim. Jennifer, son zamanlarda favori yazarlarım arasına girdi. Bu yüzden bu kitabına da şans vereyim dedim, pişman olmadım. Çok fazla "romance" okuyan birisi değilim, bu yüzden beklentilerimi yüksek tutmuyorum bu tür kitaplarda. Tempting the Best Man bu yüzden daha çok hoşuma gitti belki de. Tabii sevmemde Jennifer'ın eğlenceli diyalogları ve hayallerimi süsleyen erkek karakterlerinin etkisini de yok saymamak lazım.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Yeni Kapak Alarmı: The Scorpio Races'ın Kapağı Yenileniyor!

Maggie Stiefvater'ın mitolojik deniz atları capall uisceyi konu alarak yazdığı serisiz tek romanı The Scorpio Races, yeni kapağıyla raflarda bir kez daha yerini alıyor!

Yeni kapak, en az eskisi kadar güzel ve ilgi çekici. Tasarım'ı Adam S Doyle Studio'ya ait Amerika'da yayınlanacak bu yeni kapaklı baskının 13 Nisan'da çıkması planlanıyor.

Bol ödüllü The Scorpio Races'ın blogumdaki yorumuna buradan ulaşabilirsiniz.


18 Eylül 2012 Salı

Kitap Yorumu: Meleklerin Kanı - Nalini Singh


Meleklerin Kanı, uzun zamandır okunacaklar listemde bulunan kitaplardandı. Ancak okumam ancak Türkçe çevirisi çıktıktan sonra mümkün olabildi. Tabii ben yine İngilizce versiyonunu okudum. Bu yüzden bazı terimleri birebir aktaramayabilirim.

Meleklerin Kanı/Angels' Blood, Lonca Avcısı/Guild Hunter serisinin ilk kitabı. Nalini Singh, Psy-Changeling serisiyle tanınan ve "paranormal romance" okurları arasında çok sevilen bir yazar. Lonca Avcısı/Guild Hunter ise hem "paranormal romance" hem de "urban fantasy" türlerine girebilecek türde başarılı bir seri. Açıkçası bu kitap sayesinde urban fantasy'i ne kadar sevdiğimi tekrar hatırladım. Bundan sonraki kitap seçimlerimde büyük etkisi olacak bu farkındalığın.

Elena Deveraux, bir Lonca Avcısı. Ona "vampir avcısı" da diyebilirsiniz. Tabii Elena, vampirlerin kalplerine kazık saplamıyor. O farklı türden bir yöntem kullanıyor. Tüm Lonca Avcıları'nın kullandığı yöntemi: Vampirleri götürüp başmeleklere teslim ediyor.

16 Eylül 2012 Pazar

Kitap Yorumu: Cinder - Marissa Meyer


Cinder, bilim kurgu, distopya türünde farklı bir Cindrella uyarlaması.

Yoruma başlamadan önce söylemeliyim ki, kitabı ilk gördüğümde "kesinlikle okumalıyım" demiştim. Bir kere kapak tasarımı bir harika. Masal uyarlamaları ise her daim dikkatimi çekmiştir. Bilim kurguya da ilgisi olan bir insan olarak çok seveceğimi düşünmüştüm. Fakat kitap biraz beklentilerimin altındaydı.

Yazarın kurguladığı dünyayı sevdim. Ama karakterlerde eksiklikler var gibiydi. Cinder'in bir şeyleri anlaması fazla zamanını alıyordu. Ben onun ne olduğunu kitabın başında bilirken, kız kitabın sonunda öğrendi. Roman biraz yavaş ilerliyordu. Okumam beklediğimden çok vaktimi aldı. Bu bende yarattığı eksilerin başında geliyor. Prens Kai, âşık olunacak türde bir erkek karakter değildi. Konumuna göre fazla saftı. Cyborglar her zaman ilgimi çekmiştir fakat keşke yazar onlara biraz daha değinseydi, o zaman kalbimi daha fazla çalabilirdi. Detaylara girmede eksikleri vardı yine.

14 Eylül 2012 Cuma

Kitap Hayvanı Facebook'ta!

Artık Kitap Hayvanı'nın Günlüğü'nün de bir Facebook sayfası var!

Burada, blogdaki yorumların hepsini hattâ daha fazlasını, arada yapacağım geyikleri, kitaplarla ilgili ekstra bilgileri, kısacası bir Kitap Hayvanı'nın yapabileceği her şeyi bulabileceksiniz.

Sayfaya ulaşmak için buraya tıklaman yeterli.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...