31 Aralık 2012 Pazartesi

2012'de Okuduğum En İyi Kitaplar


Eh, böyle bir yazı yazmak farz olmuştu artık. 2012'yi geride bırakmamıza az zaman kaldı. Bu yıl benim için kitapların içinde yüzdüğüm bir yıl oldu. Okuduğum kitapların çoğunu özenle seçtim, bu sayede çok iyi kitaplar okudum. Sürprizler ve hayal kırıklıkları da oldu elbette.

Goodreads'e göre 100'den fazla kitap okumuşum 2012'de. Bunların arasından "en"leri seçmekte bir hayli zorlandım. Hâlâ da zorlanıyorum. Bakalım parmaklarım beni hangi kitapları seçmeye zorlayacak.

Aslında kategorilere göre ayırmayı planlamıştım ancak cidden zorlanıyorum seçim yapmakta. Bu yüzden karışık bir halde veriyorum listemi. Ayrıca kitapları 1. ya da sonuncu diye değil de rastgele sıraladığımı belirtmeliyim.

ÜKG Yılbaşı Çekilişi Sonucu



1 haftalık bir süre boyunca devam eden ÜKG Yılbaşı Çekilişi bugün sona erdi!

Ve kazanan...

a Rafflecopter giveaway

AYSU AKDAĞ!

Kendisini tebrik ediyorum. Umarım yeniyılda yeni kitabını keyifle okur. Aysu ile iletişime geçeceğim, eğer 2 gün içinde geri dönüş almazsam yeni bir çekiliş yapmak zorunda kalacağım.

Herkese bol kitaplı yıllar! Ve katılanlara teşekkür ederim; onlar da üzülmesinler ve 2013'te Kitap Hayvanının Günlüğü'nü takip etmeye devam etsinler.


27 Aralık 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: The Perks of Being a Wallflower - Stephen Chbosky


Ah Charlie, vah Charlie...

The Perks of Being a Wallflower'ı aslında çok önceden duymuştum. Birkaç yıldır pek çok okurun listesinin başköşesindeydi kitap. Bu sene filmi çıkınca daha bir göze batmaya başladı. Filmi izlemeden kitabını okumak her zaman daha cazip gelmiştir bana. Çoğu zaman hayal kırıklığına uğrasam da kafamda yarattığım sahnelerle yönetmenin yarattığı sahne arasındaki farklılıkları bulmak bile bana zevk verir. Hem kitabı deli gibi merak ettiğimden -eğer Tumblr hesabınız varsa John Green kitapları ile beraber en çok fotoğrafı çekilen kitaplardan biri olduğunu biliyorsunuzdur- hem de kadrosuna hayran kaldığım filmi izlemek istediğimden kitabı okumak niyetindeydim. Ancak genelde yaptığım gibi belirli bir zaman ayırmamıştım kitaba. Her şey spontane gelişti. Bir gecede kitabı edindim; sonraki gün ise sayfalarının arasında kaybolmuştum. Bir gün içinde bitirdim.

“And in that moment, I swear we were infinite.” 

Bu yazıyı yazarken kitabın beni ne kadar etkilediğini bir kere daha fark ediyorum. Çünkü kapak resmini indirirken duygulandım. Evet, çok sevmişim. Ama neden? Oralara geleceğim.

26 Aralık 2012 Çarşamba

Bir Alıntı

"İyi sabahlar!" dedi Bilbo ve bunda samimiydi. Güneş parlıyordu, çimenler ise yemyeşildi. Ama Gandalf ona şapkasının gölgeliğinden taşan gür kaşlarının altından baktı.
"Ne demek istiyorsun?" dedi. "Bana iyi sabahlar mı diliyorsun, yoksa sabahın ben istesem de istemesem de iyi olduğunu mu söylüyorsun, yoksa bu sabah kendini iyi hissettiğini veya bunun iyi olunacak bir sabah olduğunu mu kastediyorsun?"
"Hepsi birden," dedi Bilbo. "Üstelik dışarıda pipo içmek için de harika bir sabah. Yanında pipo varsa otur da onu benim tütünümle doldur! Acelemiz yok, önümüzde bütün bir gün var!" Bilbo bunun ardından kapısının yanındaki bir iskemleye oturdu, bacak bacak üstüne attı ve havada bozulmadan Tepe'nin üzerine doğru süzülen güzel bir duman halkası üfledi.
"Pek hoş!" dedi Gandalf. "Ama bu sabah duman halkaları üflemeye ayıracak zamanım yok. Düzenlediğim bir serüvene katılacak birini arıyorum ve birini bulmakta güçlük çekiyorum."
"Öyledir herhalde -bu civarda! Bizler sade, sessiz, sakin kimseleriz ve serüvenlerle işimiz olmaz. İğrenç, huzur bozucu, rahatsız şeylerdir onlar! Adamı yemeğe geç bırakırlar! Milletin onlarda ne bulduğunu anlamıyorum," dedi bizim Bay Baggins ve başparmağını pantolon askısına takarak daha da büyük bir duman halkası üfledi. Ardından o sabah aldığı mektupları çıkardı ve ihtiyar adama artık kulak asmıyormuş rolü yaparak okumaya başladı. Adamın pek kendisine göre olmadığına karar vermişti ve gitmesini istiyordu. Ama ihtiyar adam yerinden kıpırdamadı. Hobbite hiçbir şey söylemeksizin, asasına yaslanarak bekledi, ta ki Bilbo kendini epey rahatsız, hattâ biraz huysuz hissedene dek.
"İyi sabahlar!" dedi nihayet. "Burada serüven filan istemiyoruz, sağolasın! Şansını Tepe'nin ardında veya Nehir'in ötesinde deneyebilirsin." Bunu söylerken konuşmanın sona erdiğini kastetmişti.
"İyi sabahlar lafını ne çok şey için kullanıyorsun!" dedi Gandalf. "Şimdi de benden kurtulmak istediğini ve ben buradan gitmedikçe sabahın iyi olmayacağını kastediyorsun."

-J.R.R. Tolkien, Hobbit


24 Aralık 2012 Pazartesi

ÜKG Yılbaşı Çekilişi


ÜKG Blog Turları ekibi yeniyılınızı kutluyor! Ama öyle kuru kuruya değil.

Facebook sayfamızı takip ediyorsanız eğer, Yılbaşı için bir sürpriz hazırladığımızı duymuşsunuzdur. İşte Yılbaşı Blog Tur'umuzla karşınızdayız!

Bu Blog Tur'da, kitap yorumlamayacağız ya da herhangi bir inceleme yapmayacağız. Sadece çekiliş yapacağız. Her blog, farklı bir kitabı sizin için seçti; sizin yapmanız gereken tek şey ise Rafflecopter aracılığıyla gerçekleşecek çekilişe katılmak.

Çekilişe katılmak için Facebook yoluyla ya da e-mail adresinizi kullanarak önce giriş yapmanız gerekiyor. Daha sonra, eğer isterseniz, şartları yerine getirebilir böylece artı çekiliş hakkı kazanabilirsiniz. Tekrar etme gereği duyuyorum; şartlar zorunlu değil, yalnızca adınızın çekilişe bir kez daha eklenmesini sağlar!

Çekiliş 31 Aralık günü sona erecektir.

Ne olur ne olmaz diye adınızı yorum olarak bırakmayı sakın unutmayın. İyi şanslar!

Blogumdaki çekilişle kazanabileceğiniz kitap:


Burası Ludania, yaşam koşulları zor bir ülke. Toplum, katı sınıflara ayrılmış durumda ve her sınıf kendi dilini konuşmak zorunda.
En küçük bir sınır ihlali, örneğin üst sınıfa mensup birinin gözlerine bakmak bile, anında idam sebebi.
On yedi yaşındaki Charlaina, küçüklüğünden beri her sınıfın dilini anlama yeteneğine sahip; ve bu yeteneğini kendini bildi bileli herkesten saklıyor. Kendini özgür hissettiği tek yer, artık birer uyuşturucu pazarına dönmüş yeraltı klüpleri. Buralarda insanlar baskıcı kurallardan sıyrılıp kısa süreliğine de olsa rahat bir nefes alabiliyorlar.
İşte Charlaina da burada son derece çekici ve gizemli bir gençle tanışıyor, adı Max. Ve Max, daha önce Charlaina'nın hiç duymadığı bir dilde konuşuyor. Charlaina neredeyse sırrını açık etmek üzere.
Onu görer görmez çarpılsa da Max'in hangi tarafta olduğundan bir türlü emin olamıyor. Sık sık yinelenen acil durum tatbikatları birden gerçeğe dönüşüp de şiddet ve vahşet ülkede kol gezmeye başladığında Charlaina'nın yeteneğinin neye hizmet ettiği anlaşılıyor: Ülkesini zalim bir rejimden kurtarmak.
Zamansız ve mekansız bir üçlemenin ilk kitabı olan Yemin, sınıf gerçekliğini dil üzerinden sembolize ederek katı toplumsal ayrımlara dikkat çekiyor. Karanlık, soğuk ve katı rejimlerin toplumlar üzerindeki baskısını gösterişli ve sürükleyici bir macerayla betimliyor.

a Rafflecopter giveaway


Şansınızı artırıp, başka kitaplar da kazanabilmek için diğer ÜKG Blog Tur'u gezginlerinin çekilişlerine de katılın!

http://kitabisevda.blogspot.com/

21 Aralık 2012 Cuma

21 Aralık'ta Ne Okumalı?

Bildiğiniz gibi bugün 21 Aralık; yani Maya Takvimi'nin son günü. Pek çok kişi bugünün kıyamet günü olduğunu inanıyor. (Ne kadar bu saate kadar bir vukuat görememiş olsak da.) Kıyamet geyiklerine daha fazla girmeyeceğim, yalnızca eğlenceli olduğunu söylemek istiyorum. Hele ki benim gibi distopya düşkünü bir insansanız, bugünün o gün olduğuna inanmasanız bile kafanızda hayatta kalma senaryoları oluşturmanız gizli bir haz veriyor.

Ben de 21 Aralık'a, bugüne en uygun kitaplara özel  bir yazı hazırlamaya karar verdim. Liste distopik ve post-apokaliptik kitapları kapsıyor. İşte bugüne en çok yakışacak kitaplar:

18 Aralık 2012 Salı

Kitap Fragmanı: The Indigo Spell


Richelle Mead'in dünyaca ünlü Bloodlines/Kanbağı serisinin 3. kitabı The Indigo Spell'in ilk teaser trailerı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Fragmandan anlaşıldığı kadarıyla hem aksiyonu bol hem de romantik bir kitap bizi beklemekte.

Fragmanda, daha önceki çalışmalardaki gibi Adrian'ı Nic Wheeler, Sydney'i ise Daisy Masterman canlandırıyor. İkiliye gözüm ısındıkça fragmanlar ve fotoğraflar çok daha hoş gelmeye başladı açıkçası. Gerçi hiç kimse hayalimdeki Adrian'ın yerini tutamaz ama...

The Indigo Spell'in "A Love That Terrifies You" başlıklı ilk teaserı aşağıda Kanbağı hayranlarının izlemesini bekliyor. Kitap, yurtdışında 12 Şubat'ta satışa sunulacak.

Kanbağı yorumumu okumak için buraya,
Altın Zambak yorumum için ise şuraya tıklayabilirsiniz.

16 Aralık 2012 Pazar

4. ÜKG Blog Turu #3: Hayalet Tehlikesi - Jim Butcher



Dresden Dosyaları'nı incelediğimiz 4. ÜKG Blog Turu'ndan herkese merhaba!

Bu turun üçüncü ve son kısmında serinin 3. kitabı Hayalet Tehlikesi konuğumuz olacak. Ancak bu kez bendenizden farklı bir yazı; "10 Maddeyle Harry Dresden"i okuma imkânı bulacaksınız.

Ama önce 4. Blog Tur'un ilk partını kaçıranlar buraya, ikinci partı okumak isteyenler ise şuraya tıklasınlar.

14 Aralık 2012 Cuma

Kitap Yorumu: Opal - Jennifer L. Armentrout


Opal, Obsidiyen/Obsidian'la başlayıp, Onyx'le devam eden Lux serisinin 3. kitabı.

Bu yoruma nasıl başlamalı bilemiyorum. 2 gün boyunca derse gittiğim zamanlar dışında sürekli okudum. Ki bunu genellikle 8'den sonra, 5 saatten biraz fazla uykuyla, gözlerim ağrıya ağrıya yaptım. Peki, değer miydi? Kesinlikle! 

Aslında son birkaç bölüme kadar kitaba 4 puan vermeye kararlıydım. Neden mi? Her şey çok seyrinde ilerliyordu. Şaşırtıcı birkaç olay dışında şaşırtıcı unsur azdı. Ama o son sayfalar... Hele ki son bölüm... Sanırım kitabı kapattığımda ağzım açıktı. Ne yaptın sen Jen, yahu?! 

Belirtme ihtiyacı hissediyorum: Spoiler delisi olmayanlar -yani ilk iki kitap hakkında spoiler almak istemeyenler- yazının devamını okumasa daha iyi olur.

9 Aralık 2012 Pazar

4. ÜKG Blog Turu #2: Kurtadamlar - Jim Butcher


Yeniden merhabalar!

ÜKG ekibi olarak 4. Blog Tur'umuzun diğerlerinden farklı olarak 3 part halinde olacağını daha önce belirtmiştim. Bugün 2. partta Dresden Dosyaları'nın 2. kitabı Kurtadamlar'a yer vereceğiz.

Jim Butcher'ın kaleminden Harry Dresden'le yeniden görüşmek istiyorsanız önce randevu almanız, sonra Harry'nin şanssızlığa kurban gitmemesi için dua etmeniz, ardından da bizi okumanız yeterli.

4. Blog Tur'un ilk partındaki Fırtına Büyücüsü incelememi okumak için tık.

8 Aralık 2012 Cumartesi

Pinuccia'nın 11.111. Görüntülenme Sayısı Şerefine...

Merhaba,

Çoğu zaman büyük umutlarda katıldığım çekilişleri kazanamayınca kendi kendime şanssız olduğumu düşünür, hayıflanır dururum. Ama bu hafta çok hoş bir sürprizle karşılaştım. Sevgili Pinuccia 11.111. görüntülenme sayısı şerefine bir çekiliş düzenlemiş ve herhangi bir katılma koşulu dahi koymadan, takipçileri arasından bir çekiliş yapmış. Çekiliş sonucunda da kazanan ben olmuşum!

Açıkçası bu hafta içinde aldığım en güzel haberlerden biriydi. Kargom, Perşembe günü kapıma gelmiş olmasına rağmen ben ancak dün, yani Cuma gibi, şubeden alabildim. İçini açtığıma suratımın aldığı ifadeyi tahmin edersiniz.

İşte Pinuccia'nın bana yolladığı kitaplar:


  • Benim Hüzünlü Orospularım - Gabriel Garcia Marquez
  • Kozmik Tayyare - Bülent Özden
  • Ayın Çağırdıkları - Patricia Briggs

Hepsini tek tek elime alıp inceledim ve okumak için sabırsızlanıyorum!

Bu harika jesti için Pinuccia'ya kocaman teşekkürlerimi gönderiyor ve nice 111.111 hattâ 1.111.111. görüntülenmelere diyorum!

Pinuccia'nın Kitapları'na ulaşmak için tık.

6 Aralık 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: Karanlık Sular - Fiona Paul


Tamam, itiraf ediyorum; ilk başta bu kitabı fantastik sanmıştım. Bu yüzden kitabın son 100 sayfasına kadar oradan buradan bir hayalet çıksın ya da biri paranormal bir şey yapsın diye bekledim. (Hep senin yüzünden Goodreads!) Neyse ki bu beklentim kitabı gölgelemeye yetmedi. Karanlık Sular, son sayfasına kadar kendini okutmayı başarabildi.

Karanlık Sular, Rönesans döneminde, dünyanın en çekici şehirlerinden Venedik'te geçiyor. Baş karakterimiz Cassandra Caravello iyi bir soydan geliyor. Anne ve babası vefat etmiş, bu yüzden teyzesi Agnese ile beraber eski malikânelerinde yaşıyor. Kitabın başında Cass, en yakın arkadaşlarından Liviana'nın cenazesinde çıkıyor karşımıza. Cenazede hem anne ve babasının ölümünü hatırlayan hem de Liviana için üzülen Cass, biraz olsun rahatlamak için dışarı çıkıyor. Ve herhalde o dönemde yaşayan her kadının rüyalarını süsleyen ressam gençlerden birkaçıyla karşı karşıya geliyor. Ressamlardan bir tanesi -kahverengi saçlı, mavi gözlü, çarpık gülüşlü olanı- Cass'e çarparak kızı yere deviriyor.

Cass'in hayatı asıl cenazenin olduğu günün gecesinde değişmeye başlıyor. Agnese teyzesinin evinde odasına çekilmişken, yakındaki mezarlıktan gelen tuhaf sesler yüzünden huzursuz oluyor. Liviana'nın de gömüldüğü mezarlık orası; bu yüzden Cass içgüdülerine uyup mezarlığa gidiyor. İlk önce arkadaşının mezarında göğsünde kanlı bir X işareti olan başka bir kadının yattığını görüyor. Ardından da cenazeden sonra çarpıştığı ressam çocukla karşılaşıyor. Yani Falco'yla.

2 Aralık 2012 Pazar

4. ÜKG Blog Turu #1: Fırtına Büyücüsü - Jim Butcher


ÜKG Blog Turları muhteşem kitaplar eşliğinde güç kazanarak devam ediyor. 

4. Blog Tur'da Jim Butcher'ın Dresden Dosyaları serisini inceleyeceğiz. Serinin şimdiye kadar Türkçe olarak yayınlanmış 3 kitabını da 3 hafta içinde incelemeyi planlıyoruz. Yani ÜKG Blog Turları Part 1'de Fırtına Büyücüsü'nü, Part 2'de Kurtadamlar'ı, Part 3'te ise Hayalet Tehlikesi'ni didik didik edeceğiz. 

Desteklerinden dolayı İthaki Yayınları'na teşekkür ediyor ve sizi Fırtına Büyücüsü'nü kurcalamaya davet ediyorum!


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...