25 Temmuz 2013 Perşembe

Kitap Yorumu: The Maze Runner - James Dashner


The Maze Runner, Maze Runner üçlemesinin ilk kitabı. Kitap genç yetişkin, distopya kategorilerinin öne çıkan bir örneğiydi ve uzun zamandır okumak istiyordum. James Dashner'in çok okunan ve aynı zamanda yakında beyazperdede olacak olan kitabını inceleyeceğim/yorumlayacağım ben de sizin için.

Öncelikle kitabın distopik olması ilgimi en fazla çeken özelliği oldu. Ve sırf bu sebepten tanıtım yazısını bile doğru düzgün okumadan başladım. Eh, uzun zamandır listemdeydi canım. Tereddüt etmeye gerek var mı hiç?

Kitapta hafızası bomboş, nerede olduğundan habersiz, bir kutunun içinde uyanan bir Thomas ile karşılaşıyoruz ilk olarak. Thomas'ın o âna kadarki tüm hafızası silinmiş. Kendisinin kim olduğunu biliyor ancak ailesi ya da daha önce yaşadığı yaşam ile ilgili hiçbir fikri yok. Uyandığında bir grup kendi yaşlarında, ya da daha küçük, genç adam buluyor başında. Buradaki herkes Thomas'ın anlamadığı kelimeler kullanıyor, tuhaf şeylerden söz ediyor. (F'li kelime yerine "shuck" kullanıyorlar mesela. Ki benim dilime dolandı bu bildiğiniz.) Bizim nerede olduğundan habersiz Thomas'ımızın öğrenmesi uzun zaman almıyor tabii.

Thomas, Glade adını verdikleri bir tür kapalı kasabamsı alanda olduklarını öğreniyor. Burada yetişkinler yok. Sadece onlu yaşlarında erkek çocuklar var. Ve hepsinin de ayrı bir görevi. Bir şekilde hayata tutunmaya, bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bir de buradan çıkacakları günü sabırsızlıkla bekliyorlar. Tabii çıkabilirlerse.

Gladerların burada sıkışıp kalmış olmasının bir sebebi var. Dışarıda, dev duvarların ötesinde koca bir labirent var ve bundan da kötüsü Griever dedikleri tuhaf yaratıklar labirentin içinde her gece kol geziyor.



Yanda gördüğünüz filmden bir labirent karesi. Evet, bahsettiğim bu kadar dev duvarlar. Dev bir labirent ve duvarların arasında sıkışık kalmış çocuklar. Glade sakinlerinin kendi aralarında iş bölümü yaptıklarından bahsetmiştim. Şöyle ki, bazıları tarımla uğraşıyor, bazıları aşçı, bazıları temizlik yapıyor, bazıları et ihtiyaçlarını karşılamak için hayvan kesiyor. Yani hepsi bir işin ucundan tutuyor. Bir de Runnerlar var. Runnerlar labirenti (Maze) sürekli ziyaret eden tek grup. Onlar aralarından en zekileri, en hızlıları, en iyileri. Görevleri kısaca labirentten çıkış yolunu bulmak. Ve tabii Grieverlarla karşılaşırlarsa bu durumdan sağ kurtulmak. Gerçi söylediklerine göre şu ana kadar böyle bir karşılaşmadan sağ çıkan olmamış. Bu yaratıkları genelde geceleri daha hareketli oluyorlar, ayrıca labirenti Glade'den ayıran duvarlar (evet, duvarlar; kapılar değil) bir vakitten sonra tamamen kapanıyorlar.

Tabii Thomas'ın içine düştüğü bu tuhaf ortamın tüm tuhaflığı bu da değil. Oradaki herkes birilerinin kendilerini izlediğinden ve labirenti aşıp kaçmaları için bir yol bulmalarını beklediğinden neredeyse emin. Onlara Creator yani Yaratıcılar diyorlar.

Thomas, Glade'e, labirente, yeni arkadaşları Newt, Chuck ve o kadar da arkadaş diyemeceği diğerlerine yavaş yavaş alışıyor. Fakat bir gün Thomas'ın da içinde bulunduğu kutuda bir kızın belirmesiyle dengeler değişiyor. Diğer çocukların anlattığına göre, ayda bir bu kutuda hafızası silinmiş yeni bir üye buluyorlar. Tabii bu hiçbir zaman kız olmuyor ve henüz Thomas geleli birkaç hafta oldu ya da olmadı. Kızın, yani Teresa'nın, bulunuşu bu yüzden Glade'de ufak çaplı bir paniğe neden oluyor. Ancak sorun sadece bu da değil, Teresa'nın komaya dalışından önce söylediği gizemli şeyler ve Thomas'ın adını söylemesi dikkatlerin Thomas üzerine çekilmesine yol açıyor.

Aslında özellikle Gally'nin (Thomas'ın baş düşmanı olur kendisi) baş karakterimizin bu kadar üstüne düşmesinin bir nedeni var. Ondan şüpheleniyor, çünkü Thomas Glade'e geldiğinden beri burada pek çok şey değişime uğruyor. Haksız da sayılmaz. Thomas ve Teresa diğerlerinden biraz farklı. Ne olduğunu söylemeyeceğim elbette.

The Maze Runner aksiyon yönünden yüksek, duygusal yönden biraz zayıf bir kitap. Ama karakterleri sevdim. Thomas'ı (adını söyler söylemez aklınıza Dylan O'Brien'ı getirin, çok daha iyi etki yaratıyor), sevimli mi sevimli Chuck'u, Newt'i benimseyiverdim hemen. Bir tek Teresa biraz soğuk geldi bana ama tabii kızın o kadar da sahnesi yoktu. Kitabın yarısında baygın yatıyordu zaten. Bunun dışında, bahsettiğim duygusal yönden zayıflık kitabın sonlarında kuvvetlendi. Hattâ bir yerde bayağı bayağı üzüldüm.

Kitabın ayrıca oldukça sürükleyici olduğunu da belirtmeliyim. Thomas'ın gözünden ancak üçüncü şahıs anlatımı kullanılarak yazılmış. Kendinizi bir kere kaptırdınız mı bırakmak istemiyorsunuz. Labirentin gizemi, çocukların akıbeti derken kendinizi bir anda kaybediveriyorsunuz içinde.

Labirentten kurtulma yolunu ya da böyle bir ortamın ne amaçla kurulduğunu tahmin edemedim. İtiraf ediyorum. Şaşırttı beni oldukça. Yine de bir sürü soru işareti var kafamda. Onları noktaya dönüştürmek için devam kitaplarına saldırmam gerekecek.

The Maze Runner da film olan kitaplar arasında yerini alanlardan. Filmin gösterim tarihi 14 Şubat 2014 olarak gözüküyor şimdilik. Tabii bu Türkiye için de geçerli mi bilemiyorum. Lâkin film içi gelen görüntülerin hoşuma gittiğini belirteyim. Cast seçimini ise tuhaf bir şekilde çok beğendim. Filmden karakter posterleri yayınlanmıştı bir süre önce onları aşağıda görebilirsiniz.


Thomas'ımız, yavrumuz, evladımızı Teen Wolf'tan hatırlayacağınız Dylan O'Brien canlandırıyor. Çok da yakışmış rolüne.


Gizemli kızımız Teresa ise Kaya Scodelario. O da kitaptaki Teresa'ya oldukça uygun.


Favori karakterlerimden biri, Thomas'a Tommy diye seslenen tek çocuk, Game of Thrones'un Jojen Reed'i Thomas Brodie-Sangster, Newt rolünde. Bu çocuğu da oyunculuğuna da çok seviyorum doğrusu.


Bebeğimiz, kuzumuz, tontişimiz, Thomas'ın en yakını, evladım gibi sevdiğim Chuck'ı canlandıran genç oyuncu ise Blake Cooper. Cast seçimi iyi derken şaka yapmıyordum. Kitaptaki Chuck da aynen böyle. Ah Chuck ah.


Son olarak karizmatik Runner'ımız Minho'yu gösteriyorum. O da Ki Hong Lee'ce canlandırılıyor. Çok iyi görünüyor açıkçası. 

Birkaç tane daha poster vardı ama aralarından bunları seçtim. En çok öne çıkan karakterler bunlar bana göre. Devamına bakmak isterseniz sizi buraya alayım. Filmden ilk kareler de geldi bu arada. Fragman henüz yok. Onları da aşağıda sizle paylaşıp size veda ediyorum. Uzun lafın kısası, kitabı sevdim film için heyecanlıyım! Son bir şey; The Maze Runner'ın Türkçe yayın hakları yanlış hatırlamıyorsam Pegasus Yayınları'ndaydı.






Puan: 4



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...