26 Ağustos 2013 Pazartesi

Kitap Yorumu: Apollyon - Jennifer L. Armentrout


Yine bol acılı, gelgitli duygularla çevreli bir okuma sürecinin sonuna geldik. Apollyon elime bir hayli erken ulaştı bildiğiniz gibi, gelir gelmez de okumaya başladım. Araya bir sürü şey girmese ikinci gününde bitirirdim.

Kitap, her zamanki Jennifer akıcılığından nasibini almış. Anlayacağınız, elinizden hiç bırakmadan okuyabiliyorsunuz. Ama ne yazık ki biz zavallı Team Sethler'i hayal kırıklığına uğratabilir bu kitap. Nedenini yazının ilerleyen bölümlerinde açıklayacağım. En sevdiğim karakterin geri plana itilmiş ve sevmediğim (üzgün değilim, sevgili Aiden severler) karakterin gözüme gözüme sokulmuş olduğu, beni sinirlendiren ama eğlenceli bir kitap olmuş Apollyon.

Apollyon'un başında Melez Sözleşmeleri serisinin 3,5 numaralı kitabı, yani ara kitap sayılan İksir/Elixir var. DEX İksir'i yayınlayarak muhteşem bir şey yapmış çünkü bu kitabı okumazsanız Apollyon'un başında kafanız bir hayli karışabilir.

İksir, Tanrı'nın bıraktığı yerden devam ediyor. Yani Alex'in uyanışının hemen ardından. Bildiğiniz gibi Alex, Uyanış'tan sonra Seth'le tam bağ kurmuş ve tamamen ona bağlı hale gelmişti. İksir'de karşımıza çıkan da işte bu kendinde olmayan, tam anlamıyla delirmiş, etrafındakilere küfürler ve tehditler savuran Alex.

İksir'i anlatan Aiden. Diğerleriyle beraber Alex'in Seth'e ulaşmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Eh, birleşirlerse Alex'in gücü Seth'e geçip onu Tanrı Katili'ne çevirecek sonuçta.

Aiden, eski Alex'ini geri istiyor. Onu hapsetmek zorunda kalmış olsa da Alex'in aklı başına gelene kadar yanından ayrılmıyor. Bence bu novellanın en iyi tarafı Aiden'in sevgisini tam olarak anlayabilme imkanımız olmasıydı. Tamam, Aiden fanı değilim ama biraz olsun onunla empati kurmamı sağladı İksir. Hattâ sonunda "Ben bu çocuğu sevebilirim yahu." dedim fakat ilerleyen kısımlarda sözlerime pişman edeceğini düşünemedim tabii.



Gelelim Apollyon'a. İksir'de olanlardan sonra (fark ettiyseniz spoiler vermemeye özen gösteriyorum taşlanmamak için) Alex sonunda eski hâline dönebildi. Ama her şey burada bitmedi. Daha yapmaları gereken çok şey var. Önce Seth ve Lucian'ı önlemeleri lazım. Tek düşmanları bu ikisi sanarlarken bir de onlara yardım eden bir Tanrı olabileceği düşüncesi bizim Apollyon takımının çaresiz duruma düşmesine yetiyor.

Ben Tanrı'yı çok sevmiştim. Oldukça şaşırtıcı ve heyecanlı bir kitaptı. Nasıl okuduğumu hatırlamıyorum bile. Haliyle Apollyon'dan beklentim çok yüksekti. Ama ne yazık ki Tanrı'dan daha çok sevemedim. Dediğim gibi, tam bir Jen kitabıydı her şeyiyle. Elbette zevkle okudum ancak iki kitabı karşılaştırırsak Tanrı daha üst sıralarda benim için.

Bunun ilk nedeni Seth yoksunluğu. Benim Seth takıntımı bilen biliyor. Ne yaparsa yapsın vazgeçmeyeceğim sevmekten. Kurgunun gidişatı dolayısıyla Alex'in Seth'den durabildiği kadar uzak durması lazım ama ne bileyim, bu kadar da Sethsiz beklemiyordum. Bir iki yerde sesini duyduk, adam gibi görmedik bile. İçimde bir yara olarak kaldı bu.

İkinci neden ise Alex ve Aiden sahnelerinin fazla kaçmış olması. Seth açığını Aiden'le kapatmış Jen resmen. Sürekli aşk dolu bakışlar, ele ele dolaşmalar, öpüşmeler koklaşmalar... Biliyoruz, çok beklediniz ama bu kadar da yapmasaydınız keşke. Bıktırdınız bir süre sonra.

Geldik benim Aiden'le ilgili görüşlerime. İksir'de başlayan sempatim Apollyon'un ancak yarısına kadar devam edebildi. Aiden, Alex'e çok iyi davranıyor. Seviyor Aiden, evet. Çok da yakışıklı, güçlü, seksi vesaire vesaire. Oldu. Ama bu arkadaş hâlâ kompleksli. Sevgili Jennifer, "senin için seni bırakıyorum" ve "her şey benim suçumdu" tripli erkeklere ne kadar kıl olduğumu biliyorsun. (Aslında bilmiyor.) E, o zaman niye böyle yapıyorsun? Tam anlamıyla ikincisini yaptı Aiden. Bir anda kendini yerden yere vurdu "Vay benim suçumdu. Ben olsam böyle olmayacaktı" diyerek sinirlerimi bozdu. Ne kadar güçlü bir herif olsan da bunlara karşı daha bir kuvvetle ayakta durmanı isterdim. O yüzden sana olan pozitif hislerimi geri aldım. Evet, sonuç olarak hâlâ Aiden'i sevmiyorum.

Bir de kitaptaki heyecan eksikliğinden bahsedip kapatacağım bu mevzuyu. Tanrı'da aksiyonun dibine vurduktan sonra Apollyon'daki aksiyon oranı beni tatmin etmedi. Ayrıca bahsi geçen Tanrı'yı da taaaa ne zamandan tahmin ettim. Bu sefer şaşırtmadı, Jen.

Her şeye rağmen su gibi akan bir kitaptı. Bana bol bol duygu fırtınası yaşattı görüldüğü üzere ve artık bunu iyi bir kitabın baş özelliği olarak sayar oldum. Yeraltı Dünyası kısmı güzeldi. Arada çıkan sevdiğimiz, eski karakterler sevindirdi. Ölümler yıktı geçti. Alex sinir etti ama bir yandan da sevdirdi. Belki bahsettiğim kısmı tahmin ettim ama beni şaşırtan yerler de oldu. Kısacası Melez Sözleşmeleri serisinin hakkını veren bir kitaptı Apollyon. Ah bir de daha fazla Seth olsaydı...

Puan: 4


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...